top of page
  • Instagram
  • Twitter
  • Facebook

Makalelerimiz

HÜKMÜN TAMAMLANMASI

  • avhakandemirtas
  • 27 Şub 2024
  • 19 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Tem 2024

 

 

 

1.     HÜKMÜN TAMAMLANMASI KAVRAMI , AMAÇLARI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

 

Medenî yargılama hukuku anlamında hükmün tamamlanması, yargılama sürecinde taraflarca ileri sürülmüş olması ve yargılama konusu yapılmasına veya mahkeme tarafından re’sen hükme geçirilmesinin gerekli olmasına rağmen hakkında kısmen veya tamamen karar verilmeyen hususlara dair eksikliğin, ek karar verilerek giderilmesi ve karar eksikliğinden kaynaklanan hüküm boşluğunun ortadan kaldırılması amacıyla taraflardan her birinin başvurabileceği bir hukukî çaredir.[1]

Bir mahkemenin, önüne gelen uyuşmazlık kapsamındaki taleplerden bir veya birkaçını dikkatsizlik sonucu, istemeden, yanlışlıkla ve en önemlisi de günümüz mahkemelerin gerekli veya gereksiz iş yükünün fazla olması gibi sebeplerle karara bağlamamış olması, uygulamada karşılaşılabilen bir durumdur.Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde mahkeme yargılama sürecindeki talepleri tamamen veya kısmen karara bağlamamaktır ancak yargılamayı nihai sona oluşturarak uyuşmazlığı çözen tam bir karar için mahkemenin, taleplerin ve iddiaların henüz karara bağlanmayan kısmı hakkında mutlaka başkaca bir hüküm kurması gerekmektedir. Bu durumun temelinde artık karar boşluğundan söz edilebilecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan hükmün tamamlanmasının amacı ise tam da bu noktada böyle bir karar boşluğunun, yeniden yargılama yapılmasına gerek kalmaksızın, mevcut ek yeni bir kararın eklenmesi yöntemiyle giderilmesidir.

Hükmün tamamlanması düzenlemesinin amacı, bir hükümde yer verilmeyerek unutulan eksikliğin mahkeme tarafından ek karara konu edilerek tamamlanmasıdır. Bu eksiklik taraflarca mahkemeye sunulmuş olan faiz, cezai şart gibi tâli bir talep hakkında yahut objektif dava yığılmasının söz konusu olduğu davalarda esasa ilişkin bir ana talep hakkında, olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemesi halinde ortaya çıkabileceği gibi, mahkemenin kendiliğinden karara bağlaması gereken bir husus hakkında karar vermeyi unutması durumunda da meydana gelebilir.[2]

Tarafların tüm iddia ve taleplerine rağmen mahkemece bu hususta hüküm kurulmamış olması uygulamada da sıkça rastlandığı üzere mahkemenin iş yükünün fazla olmasından dolayı yargılama süreci boyunca göstermesi gereken özen ve dikkati gösteremeyişinden kaynaklanmaktadır. Yine uygulamada özellikle; vekalet ücreti , yargılama giderleri , faiz, cezai şart gibi hususlar hakkında karar verilmemesi ile karşılaşılması muhtemel olan örneklerdendir.

 


T.C. 1. Hukuk Dairesi 19.02.2014 Tarihli 2013/17786 E. 2014/3534 K. Kararında ;

“…Davalı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;Davanın kısmen kabulüne karar verildiğine göre karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davalı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken bu yönde olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetsizdir.Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,” şeklinde hüküm kurulmuştur.

T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 10.06.2020 Tarihli 2018/3580 E. 2020/4478 K. Sayılı kararında;

“..Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiş; ancak tarafların tüm talepleri hakkında bir karar verilmemiştir. Zira davacı taraf, icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme gözetilmeksizin davacının icra inkar tazminatı talebi ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadan mahkemece sadece davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.

Yukarıda da yüksek yargı kararlarıyla örneklediğimiz türdeki eksikliklerin giderilmesi amacıyla tavzih ve tashih kurumları ile yapılabilecek nitelikte olmayıp mahkemece yargılama boyunca dikkate alınan sebeplerle ek yeni bir karar alınması gerekmekte olup tavzih veya tahsis kurumlarıyla yapılabilecek nitelikte değildir. ancak karara karşı başvurulacak üst kanun yolunda ileri sürülebilir ya da karar dışı  bırakılan talepler hakkında yeni bir dava açma yoluna gidilebilir  olup her iki durumda yargılama sonucunda istenen tatmin duygusunun gerçekleşmesinigeciktirecekmahiyettedir.

7251 sayılı kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere, HMK 305/A maddesi ile hükmün tamamlanması düzenlemesi getirilmeden önce mevcut olan mevzuat hükümlerine göre dava konusu bir talebe dair mahkeme kararında olumlu veya olumsuz olarak herhangi bir şekilde yer verilmemesi halinde, kanun yolu başvurusunun mümkün olması önkoşuluyla bu durum sadece kanun yolunda ileri sürülebilmekteydi veya talep konusuna dair yeni bir dava açılmaktaydı.[3]

Hükmün tamamlanması ilişkin düzenleme  ile yargılama sürecinde ileri sürülen veya mahkemenin re’sen karara bağlaması gereken, fakat çeşitli sebeplerle karara bağlanmayan talepler hakkında kanuna uygun olarak yapılacak başvuru neticesinde mahkemelerin ek karar verebilmesinin yolu açılmış olup verilen bu ek kararlara karşı ise üst kanun yoluna başvuru yapılabilecektir.

Hükmün tamamlanmasında temel amaç tavzih ve tahsis müesseslerinden farklı olarak mahkeme kararının düzeltilmesi değildir. Hükmün tamamlanması kurumuyla bir karar boşluğunun kapatılması hedeflenmektedir. Mahkemece ileri sürülen taleplerin dikkatsizlik gibi sebepler sonucu eksik bırakılarak verilmiş olan karar eksik bir karar olmakla birlikte aynı zamanda hukuka aykırılık teşkil etmesi durumunda hükmün tamamlanmasına kurumuna ek olarak , kanun yoluna başvuru hakkı da mevcuttur.

Mahkemeler, görev ve yetkilerindeki dava ve işler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermek zorundadır ve verilecek karar, yargılama sırasında ileri sürülen tüm talepleri kapsayacak içerikte, özellikle hükmün icrası sırasında herhangi bir tereddüde yol açmayacak şekilde açık bir biçimde yazılmalıdır.[4]

Bu durum Anayasa’nın 36’ncı maddesindeki Adil Yargılanma hakkının “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”bir sonucu niteliğindedir.

Tarafların yargılama sürecindeki iddia ve talepleri unutularak kurulan hüküm hem tarafların haklarını korumayacak hem de hüküm boşluğu bulunankesin kararın adaleti sağlamayacaktır.

HMK’ya 305/A maddesiyle eklenen hükmün tamamlaması düzenlemesi ile uyuşmazlık taraflarından birinin başvurusu üzerine bu tür hataların düzeltilmesi ve ihmal edilen hususlara dair eksikliklerin giderilmesi, kısacası nihaî kararın tamamlanması amaçlanmaktadır. Kanundaki bu düzenleme, mahkemenin yetkisinin tamamlayıcı ek karar verilmesi gibi hallerde, nihaî karar verildikten sonra da devam ettiğinin bir göstergesidir. Başka bir deyişle, tarafların talebi üzerine mahkeme hüküm verdikten sonra kısa bir süre içinde hükmün tamamlanması, nihaî mahkeme kararı ile yargılamanın sona ermesinin bir istinasını oluşturmaktadır.[5]

Hükmün tamamlanması kurumu, etkin hukukî koruma gerçekleştirilerek yargılama sürecindeki aksaklıklara çözüm olarak öngörülmüştür ve karar eksikliğinin tamamlanamamasının neden olduğu tıkanıklığı giderici özellik göstermekte olup aynı zamanda da usûl ekonomisine uygun olarak yargılama süreci daha az emek ve masraf ile daha hızlı sonuçlanabilecektir.

 

2.     HUKUKİ NİTELİĞİ ,HUKUKİ YARARIN BULUNMASI GEREKMESİ ,

Hükmün tamamlanması amacı, mahkemenin vermiş olduğu ilk nihaî kararı düzeltmek değil, o kararda bulunun hüküm boşluğunu gidermek [6]olduğundan, tamamlama incelemesi neticesinde sadece eksik husus bakımından hüküm kurulmaktadır. Hükmün tamamlanması ile verilen ek karar, ilk nihai karardan bağımsız nitelikte olması dolayısıyla daha önce verilmiş olan nihaî kararı kaldırması, bozması veya düzeltmesi mümkün değildir. Bu nedenle hükmün tamamlanması kurumunun bir kanun yolu olmadığı açıktır.

Bir uyuşmazlık hakkında dava açılmasında olduğu gibi kanun yolu başvurusunda bulunurken de başvuru sahibinin hukukî yararının bulunması şarttır. Kanun yoluna başvuran bir kişinin, aleyhine kanun yolu başvurusu yaptığı nihaî kararın kaldırılması veya değiştirilmesinde hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekmektedir.[7]

Hükmün tamamlanması talep edilebilmesi için de mahkemenin vermiş olduğu nihaî kararın lehe veya aleyhe olması önem arz etmemektedir. Hükmün tamamlanmasında asıl önemli olan nokta tarafların taleplerinden bir veya birkaçının karara bağlanmayışıdır. Bundan dolayı verilen karar lehine olan tarafta talebi doğrultusunda karar verilmesinin ihmali söz konusuysa hükmün tamamlanması yoluna başvurabilecek olup artık lehine karar verilen tarafın hukuki yararından bahsedilebilecektir.

 

3.     BAŞVURU

 

Kanun yolları, mahkemelerce verilmiş ve henüz kesinleşmemiş olan nihaî kararlara karşı gidilebilen başvuru yollarıdır. Hükmün tamamlanması da  kanun yolları gibi belli bir süreye bağlı olsa da nihaî kararın kesinleşmiş olup olmamasının tamamlama açısından bir özellik arz etmemesi nedeniyle hükmün tamamlanması bir kanun yolu değil hukuki çare niteliğindedir.

 

Kanunda öngörülen bir aylık süre içinde tarafların tamamlama talebinde bulunmaması halinde uyuşmazlık taraflarının bu hakkı düşer ve karara bağlanmayan talep için taraflar, mümkün ise ya kanun yolu başvurusu yapabilir ya da yeni bir dava ile bu taleplerini dava konusu yapabilirler. Kanun yollarına ilişkin süreler ile hükmün tamamlanması ilişkin süreler birbirinden bağımsız olarak işlemektedir.Kanun yolu başvurusu hakkı süresinin geçirilmesiyle bitmiş ve hüküm kesinleşmiş olsa da hükmün tamamlanması için düzenlenen bir aylık süre geçmedikçe uyuşmazlık tarafları hükmün tamamlanmasını talep edebilecektir.

 

4.     HÜKMÜN TAMAMLANMASI HAKKINDAN FERAGAT

 

Hukuki çareye başvurma hakkından feragat etmek için ortada doğmuş bir hak bulunmalı ve bu haktan feragat etmesinde hukuki bir yararı olmalıdır. Hükmün tamamlanmasında kanun yollarına başvuruda olduğu gibi açık bir feragat düzenlemesi bulunmamaktadır. Hükmün tamamlanmasına başvurusu tarafların tasarruf yetkisinde olduğundan ve hakim kendiliğinden hükmün tamamlanmasına başvuramadığından muhakkak ki taraflar bu hakkından feragat edebilecektir. Fakat taraflardan birinin hükmün tamamlanması yoluna başvurması diğer tarafın başvuru hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

 

5.     İSTİNAF KANUN YOLU İLE KIYAS

 

İstinaf kanun yoluna başvurunun sebebi olarak “talebin önemli bir kısmı” hakkında karar verilmemiş olması gerekse de hükmün tamamlanması müessesine başvuru yapmak için herhangi bir ayrım yapılmamış, yalnızca karar boşluğu olan taleplerin ya da mahkemenin kendiliğinden karara bağlaması gereken hususların varlığı halinde tamamlama hükmün tamamlanmasına başvurulabilecektir. Bu nedenle hükmün tamamlanmasına eksik bırakılan nihai kararlar için hem daha geniş bir alan kapsamakta hem de çok daha kısa bir sürede sonuç alınabilmektedir.

 

Tamamlama konusu yapılabilecek bir diğer husus olan mahkemenin kendiliğinden karara bağlaması gerekmesine rağmen tamamen veya kısmen karar vermemiş olmasının yarattığı karar boşluğu istinaf sebebi yapılması halinde bu durum, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan haller içindedir. (HMK m. 353/1-b-2). Yargılama giderlerine dair eksiklik halinde olduğu gibi böyle bir karar boşluğunun tespiti durumunda bölge adliye mahkemesinin ilgili dairesi ilk derece mahkemesinin kararını düzelterek, duruşma yapmadan dosya üzerinden vereceği karar ile eksikliği giderir.[8]

 

Hükmün eksik verilmesi aynı zamanda bir temyiz sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Mahkeme kararındaki karar eksikliği temyiz kanun yolu başvurusu konusu yapıldığında, temyiz mahkemesi olan Yargıtay tarafından bu eksiklik HMK m. 371/1-ç’ye göre “karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması” olarak değerlendirilir ve ilgili karar bozularak karar boşluğunun doldurulması için dava dosyası, kararı veren bölge adliye mahkemesine veya ilk derece mahkemesine geri gönderilir.

 

Yargıtay 14. HD. 8.2.2021 T., 2020/3531 E., 2021/679 K. Kararında ;

 

“Somut olayda; dava dilekçesinde davacı terditli taleplerinden olan tazminata faiz yürütülmesini talep etmiş mahkemece verilen 26.09.2017 tarihli kararda hüküm altına aldığı tazminata faiz yürütmemiştir. Hükümde gösterilmeyen taleplerin hükmün tashihi yoluyla eklenmesi mümkün olmadığından tavzih talebinin reddine yönelik ek kararın Dairemizin 01.06.2020 tarihli 2018/2365 Esas, 2020/3172 Karar sayılı ilâmı ile onanmasına karar verilmiş ise de bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı Yasanın 7251 sayılı Yasa ile değişik 27. maddesi gereğince 6100 sayılı Yasanın 305/a maddesi uyarınca bu hususta ek karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”.  şeklinde hüküm kurarak karara etki eden eksikliğin bulunması sebebiyle tavzih talebinin reddini onayarak bu hususta ek karar verilmesi için ilgili mahkemeye geri göndermiştir. Hükmün tamamlanması gerekçe gösterilmiş olup bölge adliye mahkemesi tarafından verilen bozma kararına uyularak nihai karar verilmesi durumu tarafların taleplerine ulaşmasını geciktirecek olup aynı zamanda bu durum usul ekonomisine de uygun olacaktır.

 

Karardaki eksikliği gidermek amacıyla kanun yoluna başvuru ile hükmün tamamlanması müessesi yarışan konumda olup taraflar ikisinden birini seçebilecekse de yargılama giderlerine dair eksiklikler gibi dosya üzerinden tamamlanabilecek nitelikteki eksikliklerin tamamlanması usûl ekonomisine hizmet eden bir kurum olan hükmün tamamlanması müessesine başvurularak giderilmesi kanun yoluna başvuruya nazaran yargılama giderleri ve hızlı karar alınabileceğinden daha isabetli olacaktır.

 

6.     TAVZİH FARKI

 

Hükmün tavzihinin, yeterince açık olmayan ya da icra aşamasında icrasının nasıl yapılacağı noktasında tereddüt edilen veya fıkralarının birbirine aykırı olduğu tespit edilen hükümlere dair istenebileceği HMK m. 305’te düzenlenmiştir ve hükmün açıklanması sadece bu hallerle sınırlı olarak yapılabilir.[9]Hükmün tamamlanmasının ise yargılama sürecinde tarafların talep etmesine ya da mahkemenin kendiliğinden hüküm kurması gerekmesine rağmen mahkemece bu hususlar hakkında olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilme verilmeyen durumlarda istenebilecek olup mahkeme tarafından bu hususlar hakkında karar verilebileceği HMK m. 305/A’da düzenlemiştir. Bu nedenle her iki hukuki çareye de başvuru niteliği ve şartları birbirinden oldukça farklıdır. Hükümle ilgili olarak başvurulacak hukuki müessese belirlenirken öncelikle hükme dair sorun teşkil eden hususun tespiti gerekmektedir. Mahkemece kurulan hükümde bir çelişki ya da belirsizlik mi yoksa yer alması gerekmesine rağmen yer almayan bir boşluk mu olduğunun tespiti gerekmektedir.

 

Hükmün tavzihi başvurusu kapsamında mahkemenin çelişkileri gidermek veya ilâmın uygulanması noktasındaki tereddütleri ortadan kaldırmak adına yapacağı açıklama ile nihaî kararda uyuşmazlık taraflarının talepleri ve dosya kapsamındaki deliller değerlendirilerek hükme bağlanan hak ve borçlar sınırlandırılamaz, değiştirilemez ve genişletilemez (HMK m. 305/2). Tavzihin amacı da verilmiş kararı değiştirmek değil, kararın uygulanmasını kolaylaştırmak adına kararı açıklamak, hükmün başka türlü anlaşılmasını ve değişmesini önlemektir. Ayrıca mahkeme, hükmün tavzihi ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar vererek, bu kararı hükme ekleyemez.[10] Hükmün tamamlanmasında da mahkeme, vereceği karar ile daha önce vermiş olduğu nihaî kararı sınırlandıramaz, genişletemez ve değiştiremez. Yalnızca verdiği nihai karardaki boşluğu doldurabilecektir.

 

Hükmün tavzihinde mahkemenin karar vermeyi unuttuğu talepler hakkında karar veremeyeceği görüşü öğretide ve yerleşik yargıtay içtihatlarda kabul görmektedir. Karara bağlanması unutulan taleplerin veya re’sen dikkate alınması gereken hususlarda hakkında; mahkemeye eksikliğin giderilmesi imkanı vermek, ve tarafların taleplerine daha hızlı kavuşmasını sağlamak amacıyla  tavzih ile doldurulamayacak olan karar boşlukları için hükmün tamamlanması müessesesi getirilmiştir.

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun  10.03.2010 T., 2010/53 E., 2010/138 K. Kararında ;

“Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir ( YHGK'nun 14.06.1967 gün ve 1967/9-462 E., 300 K. sayılı ilamı ).Bunun gibi Yargıtay kararları hakkında da tavzih yoluna başvurulabilir. Tavzih kararı ile hükmün değiştirildiğini iddia eden temyiz yoluna başvurabilirse de, Yargıtay dairesinin kendi kararlarının tavzihi ile ilgili verdiği kararlara karşı Hukuk Genel Kurulu'na temyiz yoluna başvurulamaz ( YHGK'nun 15.03.1969 gün ve 1969/2-466 E., 178 K. sayılı ilamı ). Hakim tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.

Ek olarak hükmün tamamlanması kurumu yalnızca ilk derece mahkemeleri için başvurulacak olan bir hukuki çare olmayıp aynı zamanda üst kanun yollarında da koşulların oluşması halinde başvurulması mümkündür.

7.     BAŞVURU USULÜ

Hükmün tamamlanmasında hükmün tavzihinden farklı olarak bir başvuru süresi öngörülmüştür. Hükmün tavzihi ilamların icrası tamamlanıncaya kadar talep edilebilir.

Hükmün tamamlanması müessesi tarafların gerekli şartların sağlanması halinde başvurabileceği bir hukuki çare olup mahkemece re’sen hükmün tamamlanması yoluna gidilemez. Bu yönüyle hükmün tamamlanması müessesi tarafların tasarrufundadır.

Yazım ve hesap hataları ise dosyaya bakıldığında hemen fark edilebilecek açıklıkta, hükümde daha kolay tespit edilen basit ve aşikâr hatalar niteliğindedir.  [11] bu hususlar mahkemece re’sen düzenlenebileceği gibi tarafların da talebi halinde düzenlenebilecektir fakat hükmün tamamlanması ise tarafların talebini bırakılmıştır.

Hükmün tamamlanması için mahkemece verilen kararın taraflara tebliği şarttır. Taraflar ancak nihai kararın tebliğinden sonra tamamlama talep edebileceklerdir.

Hükmün tamamlanması yolunda tamamlama dilekçesinin uyuşmazlığın karşı tarafına tebliğ edilerek karşı tarafın yazılı cevabının istenmesi şeklinde bir yol öngörülmüştür. Ancak uyuşmazlığın karşı tarafı cevap vermek zorunda değildir; hükmün tashihinde tarafların mahkemenin dinleme davetine icabet etmemeleri haline benzer şekilde, karşı tarafın herhangi bir cevap vermemesi durumunda, mahkeme dosya üzerinden incelemesini yaparak tamamlayıcı kararını verir.

Taraflarca yapılan hükmün tamamlanması başvurusunun kabul edilmesi halinde, kararı veren mahkeme tarafından tespit edilen eksikliği gidermek adına ek karar verilir. Ek karar, mahkemece verilen diğer kararlarla aynı usûl kurallarına tâbi olan bağımsız bir karar niteliğindedir.[12]

Hükmün tamamlanması prosedürü çerçevesinde verilen ek karar niteliği itibari ile verildiği hususta bir nihaî karardır. HMK kapsamında hükme ilişkin düzenlemeler niteliğine aykırı düşmedikçe hükmün tamamlanması amacı ile verilen ek kararın icra edilebilirliği, kararın içeriği ve karara karşı gidilebilecek hukukî çareler ile kanun yolları açısından da uygulanmalıdır.[13]

8.     HÜKMÜN TAMAMLNAMASI BAŞVURUSU SEBEPLERİ

YARGILMADA İLERİ SÜRÜLMESSİNE RAĞMEN TAMAMEN VEYA KISMEN KARAR VERİLMEYEN HUSUSLAR

Yargılama süresince tarafların talep ettikleri veya ileri sürdükleri hususlara ilişkin olarak nihai kararda bu talepleri hakkında herhangi olumlu olumsuz bir ibare bulunmaması mahkeme tarafından ihmal edilerek tamamen veya kısmen hükme dahil edilmemesi halinde başvurulabilecektir. Tarafların öne sürdüğü iddialar hakkında karar verilmemesi durumunda yeni bir davanın açılması söz konusu olabilecektir. Taleplerin hükümde yer almaması ya da mahkemece kendiliğinden hüküm kurulması gerekmesine rağmen herhangi bir açıklamaya yer verilmemesi genellik mahkemelerin haddinden fazla olan iş yüküyle alakalı olarak yaşanmaktadır. Mahkemenin  tarafların öne sürdüğü hususlara ilişkin olarak bilinçli bir şekilde karar vermeyişi söz konusuysa bu durumda hükmün tamamlanmasına başvurulamayacaktır.İlk yargılamada ileri sürülmemiş, taraflarca ileri sürülmesi unutulmuş veya ihmal edilmiş bir talep hakkında hükmün tamamlanması talep edilemez.[14]Zira mahkemeye ulaşmamış bir talep hakkında herhangi bir kararın bulunması beklenemeyecektir.

ESASA İLİŞKİN KARAR VERİLMEMESİ

Kanun koyucu, HMK m. 305/A’da yargılamada ileri sürülmesine rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlar ile tarafların uyuşmazlığın esasına ilişkin taleplerini kastetmektedir.[15]

Yargıtay 3. HD., 16.12.2020 T., 2020/774 E., 2020/7860 K.  Kararında ;

“…muris Osman adına kayıtlı olmayan diğer pay yönüyle muris Osman ya da mirasçılarının bu payı kayden devretme olanağı kalmadığına göre davacının devredilemeyen paya karşılık gelen taşınmaz bedeli, cezai şart, imar-ihya masraflarına dair talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken bunun göz ardı edilmesi ve hükmün gerekçesinde de bu hususta bir açıklama yapılmamış olmasının da isabetsiz olduğu…”

Yargıtay 13. HD., 4.10.2018 T., 2016/952 E., 2018/8999 K. Kararında ;

“…davacının cezai şart ve kira tazminatının da davalılardan tahsilini talep etmiş olmasına karşın davalı banka yönünden bu talepler bakımından hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması usûl ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”

Yukarıda verilen yargıtay kararlarında da görüleceği üzere tarafların talep ettikleri hususlara ilişkin olumlu yahut olumsuz bir karar kurulmamış olması durumu bozmayı gerektirmiştir. Bu durumda mahkemenin talep edilen hususlarda olumlu ya da olumsuz bir karar vermeyerek boşluk oluşturduğu nihai kararlar bakımından hükmün tamamlanması yoluna gidilebilecektir.

Mahkemece tarafların usule ilişkin talep ve itirazlarına dair karar verilmemesi durumunda hükmün tamamlanması istenemeyecektir. Mahkemenin ihbar talebi , tanık dinletilmesi gibi usule ilişkin durumlarda karar vermemesi durumunda verilen nihai karar hukuka aykırı nitelik taşımakta olup artık bu durumda hükmün tamamlanması değil kanun yoluna başvurulacaktır.

KARŞI DAVADA TALEP EDİLEN HUSUSLAR HAKKINDA KARAR VERİLMEMESİ

Hükmün tamamlanmasına başvurulabilmesi için bir iddia, tamamen veya kısmen ihmal edilmiş olmalıdır ve ihmal edilen talep, asıl davada ileri sürülen esas talebin yanı sıra yardımcı bir talep olabileceği gibi karşı dava başvurusu da olabilir.[16]

“Asıl dava ve karşı dava müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirme istemine ilişkindir. Mahkemece karşı dava hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.”. Yargıtay 20. HD., 21.1.2019 T., 2017/5977 E., 2019/252 K.

yukarıda verilen yargıtay kararına konu uyuşmazlıkta olduğu gibi karşı davada bulunan talepler hakkında karar verilmemesi durumunda da hükmün tamamlanması yolun başvurulabilecektir.

Aynı durum birleştirilen davalarda da söz konusudur. Birleştirilen davalardan birisi hakkında karar verilip diğerinde unutulan taleplerin varlığı halinde de hükmün tamamlanmasına başvurulabilecektir. Fakat Fer’î müdahale halinde mahkeme, müdahale talebi ve itirazları ön sorun olarak inceleyip talebin kabulü veya reddine karar vermelidir. Bu karar nitelik itibari ile bir nihaî karar olmayıp ara karar olduğundan, mahkemenin usûlüne uygun yapılmış bir fer’î müdahale talebinin varlığına rağmen, bu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermemesi halinde oluşacak karar eksikliği hükmün tamamlanmasına konu yapılamaz.[17]

TALEBİN BİR KISMI HAKKINDA KARAR VERİLMEMESİ 156

9.     HÜKMÜN TAMAMLANMASI TALEBİ—

Kanun koyucu HMK m. 305/A’ya göre mahkemenin re’sen hükmü tamamlanması yoluna göre ek karar vermesine izin vermemektedir.[18] Bu nedenle taraflardan birinin yazılı talebi gerekmektedir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi de 24.06.2021 tarihli kararında;

“Somut olayda mahkemece, 10/01/2020 tarihinde davanın esası hakkında karar verilmiş kararın taraflara 21.01.2020 tarihinde tebliğinden bir aylık süre geçtikten sonra ve taraflarca bir talepte bulunulmadığı halde 14/01/2021 tarihinde dosya re'sen ele alınarak, gerekçeli kararda unutulan arabuluculuk ücreti konusunda karar verilmiştir. İlgili karar ile davacının yükümlülükleri genişletilmiş olup verilen karar HMK'nın 305. maddesine uygun olmadığı, gerekçeli karar tarihi itibariyle 305/A maddesinin davada uygulanma ihtimali de bulunmamaktadır. Kaldı ki HMK'nın 305/A maddesine uygun verilen bir kararda söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece, HMK'nın 304, 305, 305/A ve 306. maddelerine aykırı şekilde re'sen verdiği ek karar yok hükmünde olduğundan, davacı vekilinin Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin .... Karar sayılı dosyasında verilen 14/01/2021 tarihli ek karara ilişkin istinaf talebinin kabulü ile İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemece verilen ek kararın yok hükmünde sayılmasına, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” Şeklinde hüküm kurmuştur.

Yukarıda verilen kararda da belirtildiği üzere mahkemenin kendiliğinden hükmün tamamlanması kararı veremeyeceğin hakkında hüküm kurmuştur. Mahkemece re’sen verilen hükmün tamamlanması kararı bu nedenle yok hükmünde olup tasarruf ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

Kanun koyucu nihaî karardaki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların düzeltilmesine dair hükmün tashihinin mahkemece re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine uygulanabileceğini öngörmesine rağmen, hükmün tamamlaması açısından bu yöntemden ayrılarak tamamlamanın sadece uyuşmazlık taraflarının talebi üzerine yapılabileceğini düzenlemiştir[19]. Kanun koyucu hükmün tamamlanması müessesini düzenlerken taleple bağlılık ilkesi ve tasarruf ilkesi kapsamının dışına çıkmayarak bu ilkeler doğrultusunda bir düzenleme yapmaya çalışmıştır.

10.  DERDESTLİK İTİRAZI AÇISINDAN İNLENMESİ

Karar verilmesi ihmal edilen husus hakkında hükmün tamamlanmasına başvurulabileceği gibi aynı zamanda bu hususların yeni bir dava konusu yapılarak derdestliğini sürdürme imkanı da bulunmaktadır. Fakat bu durum kural olarak bir uyuşmazlığın iki dava dosyasında derdest olamaz kuralına aykırılık teşkil edecektir. Bu noktada hükmün tamamlanması kurumunun yeni bir dava olmayıp hukuki çare olması değerlendirmeli ve derdestlik itirazı nedeniyle davanın reddine karar verilmemesi gerekmektedir. Mahkeme böyle bir durumun varlığında hükmün tamamlanması kararını bekletici mesele yapabilecektir. Nihai kararın eksikliğinin taraflardan kaynaklanmaması sebebiyle hükmün tamamlanmasına başvururken talepte bulunan taraftan başvuru harcı alınmayacaktır. Hükmün tavzihi ve tashihi taleplerinde benzer şekilde, hükmün tamamlanması talebi açısından da başvuru harcı alınacağına dair mevzuatta açık bir düzenleme de bulunmadığından, verginin yasallığı ilkesi gereği hükmün tamamlanması başvurusunda bulunulduğunda başvuru harcı alınamaz.[20]

NOT: ADLİ YARDIM MESELESİ TARTIŞILABİLİR. Hükmün tamamlanması her ne kadar talebe bağlıysa da bir adli yadım dosyasında yargılama giderleri ve harçlar hakkında eksiklik bulunması halinde tarafların başvurmadan da böyle bir taleplerinin olduğu aşikardır.

Mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu bir yargılamada verilmiş nihaî kararda karar boşluğunun bulunduğu tespit edilirse, mecburi dava arkadaşları hep birlikte hükmün tamamlanması talebinde bulunabilirler. Mecburi dava arkadaşlarının birlikte hareket etmeleri zorunlu olduğu için (HMK m. 60), tamamlayıcı ek karar için de birlikte başvuruda bulunmaları gerekir ve verilecek tamamlayıcı ek karar hepsi için hüküm ifade eder. Hüküm verildikten sonra davanın tarafı olan davacı ya da davalının vefat etmesi halinde, mirasçılara geçebilen haklara ilişkin olan ve mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalarda verilmiş olan nihaî kararın halefiyet kuralı gereği ölen tarafın mirasçılarına tebliği gerekmektedir. Bu durumda da zorunlu dava arkadaşı olan mirasçılar halefiyet kuralının sonucu olarak nihaî karardaki karar boşluklarının giderilmesi için hükmün tamamlanması talebinde bulunabilirler.[21] İhtiyari dava arkadaşlığının varlığı halinde ise nihaî karardaki eksikliği veya unutulan hususu tespit eden her bir dava arkadaşı, tek başına hükmün tamamlanması talebinde bulunabilir[22] Asli müdahale talebinde bulunan kişi, asli müdahale davasında uyuşmazlığın bir tarafı konumunda olduğundan611, bu bağlamda mahkeme tarafından verilmiş olan hükme karşı taraf sıfatı ile hükmün tamamlanması talebinde bulunabilir (HMK m. 65).[23]

11.  BAŞVURU SÜRESİ

Hükmün tamamlanmasına başvuracak kişi nihai kararın tebliğinden itibaren 1 aylık süre içerisinde vereceği yazılı bir taleple başvurabilecektir. Bu hususa ilişkin olarak HMK’nın 305/A bendinde “Süre kural olarak nihai kararın tebliğinden itibaren başlar.” Şeklinde ifade edilmiştir. Usûlüne uygun yapılmış bir tebliğ yoksa, tebliğden itibaren sürelerin başlaması gibi tebliğe bağlanan sonuçlar ortaya çıkmayacağından, hükmün tamamlanması talep süresi de başlamaz.[24]

Hükmün tamamlanması için öngörülen bir aylık süre mahkeme tarafından verilen bir süre olmayıp kanunen belirlenen bir kesin süre olduğundan, bu sürenin uzatılması veya yeniden süre verilmesi mümkün değildir.[25] Bu bir aylık süre hak düşürücü süre niteliğindedir ve sürenin hareketsiz geçirilerek sona ermesi halinde hükmün tamamlanması talep hakkı düşer.[26] Syf 191 de kaldım.

HUKUKİ YARAR

XXX

12.  GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesi için hükmün tamamlanması, nihaî kararı veren mahkemeden istenebilir[27] Hükmün tamamlanması müessesine başvuruda nihai kararı veren mahkemeden talep edilmesi kesin yetki kuralıdır.Hükmün tamamlanması talebi aynı nitelikteki başka bir mahkemeye yöneltilemeyecektir. Bu durum aynı zamanda usul ekonomisinin bir getirisi olup kanun koyucu görev ve yetkiye ilişkin kısımda isabetli davranmıştır.

 

13.  BAŞVURU ŞEKLİ VE YARGILAMA

Hükmün tamamlanması başvurusu,yazılı bir dilekçe ile nihai kararı veren mahkemeye karşı yapılmalıdır. .Mahkeme tarafından tamamlanma başvurusu alındığında, dilekçenin nüshası uyuşmazlığın karşı tarafına tebliğ edilir. Karşı tarafın tamamlama başvurusuna vereceği cevap da tamamlama talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. Karşı tarafın hükmün tamamlanması başvurusuna cevap vermesi zorunlu değildir (HMK m. 306/1). Usulüne uygun bir başvuru için talebin şart olmasının yanı sıra aynı zamanda tamamlama ile sınırlı tutulmuştur. İlk nihai kararın verildiği esnada öne sürülmeyen talepler için tamamlama isteminde bulunulmayacağı açıktır.Ek olarak tarafların hem hükmün tamamlanmasına hem tavzihine aynı dilekçe içeriğinde başvurusunu engelleyen bir husus söz konusu değildir. Fakat mahkemeye yapılan bu tür başvurularda öncelik sonralık ilişki olmadığından ikisini aynı anda vermeyebilir.

Kanun yolu başvuru süresi geçerek bir hüküm şekli anlamda kesinleşse bile bir aylık süre dolmadıkça hükmün tamamlanması talep edilebilir. Hükmün tamamlanması talep edilmiş olması durumunda da kanun yoluna başvurulmadığı takdirde, iki haftalık başvuru süresi dolduğunda ilk nihaî karar şekli anlamda kesinleşir.[28]Verilen ilk nihai kararın kesinleşmesi hükmün tamamlanması müessesi bakımından bir anlam ifade etmeyecektir. Hükmün tamamlanması ile kanun yoluna başvuru süreleri ayrı ayrı işlemektedir.

Hükmün tamamlanması ve hükmün tavzihi aynı madde metninde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre;hükmün tamamlanması başvurusu, uyuşmazlık tarafları sayısı kadar nüsha eklenerek hükmü veren mahkemeye yapılır, tamamlanma başvurusunu alan mahkeme dilekçenin nüshası uyuşmazlığın karşı tarafına tebliğ eder. Karşı tarafın tamamlama başvurusuna vereceği cevap da tamamlama talebinde bulunan tarafa tebliğ edilir ve böylece hükmün tamamlanması için öngörülmüş olan dilekçeler aşaması tamamlanır (HMK m. 306/1).

Karşı tarafın hükmün tamamlanması başvurusuna cevap vermesi zorunlu olmadığından, tamamlama başvurusunu kabul eden mahkeme karşı tarafça cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Tamamlama talebi konusu iddianın niteliği gereği hâkim gerekli gördüğü takdirde uyuşmazlık taraflarını açıklamalarını yapmaları için duruşmaya da davet edebilir (HMK m. 306/2).

Kanun maddesinde açıkça belirtildiği üzere mahkeme hükmün tamamlanmasına başvuruda gerekli gördüğü takdirde taraflara duruşma  günü ve saatini bildirir davetiye gönderecektir. Mahkemenin duruşma yapılmadan hükmün tamamlanmasına karar verdiği hususlar, çoğunlukla mahkemenin re’sen dikkate alıp karara bağlaması gereken “yargılama giderleri, vekalet ücreti, vs.” gibi hususlar olup bu durumda mahkeme duruşma yapmaksızın hükmün tamamlanmasını karara bağlayacaktır. Fakat tarafların dinlenmesi ve bunun sonucunda karar verilmesi gereken hususların varlığı söz konusu olduğunda adil yargılanma ilkesi kapsamına duruşma yapması yerinde olacaktır. Ayrıca mahkeme hükmün tamamlanması talebini reddedemeyecek olup eksikliklerin tespiti yapılarak bu  inceleme neticesinde talebin reddine karar verilmesi yerinde olacaktır.

Hükmün tamamlanması talebinde mahkeme öncelikle başvurunun usulüne uygunluğu , süresinde yapılıp yapılmadığı ve talebin yetkili kişilerle yapılıp yapılmadığını inceleyecektir. Bu ön koşulları birinin yokluğu hükmün tamamlanması talebin usulden reddini gerektirir. Başvurunun hak ve fiil ehliyeti olan bir kişi tarafından yapılması gereklidir.

Hükmün tamamlanması başvurusunun incelenebilmesinin diğer koşulu ise kanunda öngörülen bir aylık süre içinde tamamlama talebinde bulunulmasıdır. Başvuru hakkı sahibi tarafların, bir aylık tamamlama başvurusu yapma süresini kaçırmaları halinde ya da başvurunun yersiz bir şekilde, sırf yargılamayı uzatmak amacı ile yapıldığı anlaşıldığında, başvurunun esası incelemeye geçilmeden önce hükmün tamamlanması başvurusu kabul edilemez bulunarak usûlden reddedilir.[29]Mahkemenin redde ilişkin verdiği karara karşı kanun yoluna başvurulabilecektir.

İstanbul BAM, 12. HD., 25.05.2021 T., 2021/850 E., 2021/753 K.  Sayılı kararında ;“İlk derece mahkemesince duruşma açılarak itirazın reddine karar verilmesine rağmen vekille temsil edilen alacaklı yararına avukatlık ücretine hükmedilmemesi doğru görülmediğinden alacaklı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmüş ve kararın kesinleşen yönleri dikkate alınarak vekâlet ücreti yönünden kaldırılarak alacaklı yararına vekâlet ücretine hükmedilmiştir.” 

14.  EK KARAR

Hükmün tamamlanması yargılamasında nihai karardaki tespitler, açıklamalar ve gerekçeler dikkate alınarak ek karar tesis edilir. Mahkeme vereceği ek kararla ilk nihai kararı değiştiremeyecektir.

Öte yandan ilk nihaî kararı tamamlamak amacı ile mahkemenin vereceği ek karar da bağımsız bir nihaî karardır ve nihaî kararlar gibi sonuç doğurur. HMK’da bulunan hükme ilişkin düzenlemeler niteliğine aykırı düşmedikçe hükmün tamamlanması amacı ile verilen tamamlayıcı ek kararlar için de geçerlidir ve ek kararın icra edilebilirliği, kararın içeriği, karara karşı gidilebilecek kanun yolları açısından bu düzenlemeler uygulanır.[30]Ek karar tamamlama talebinin konusuna göre eda hükmü, tespit hükmü veya yenilik doğuran bir inşai hüküm niteliğinde olabilir.[31]Ek kararda yargılama giderlerine hükmedilirken, ilk nihaî karar ile ek kararda hüküm altına alınan yargılama giderlerinin toplamı, ilk nihaî kararda dava konusu taleplerin tümü hakkında tek hüküm verilmiş olsaydı hükmedilecek miktardan fazla olmamalıdır.[32]

15.  VEKALET ÜCRETİ

Hükmün tamamlanması başvurusu vekille takip edilen davalarda yasal sürecin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle hükmün tamamlanması isteminde yürütülecek ek yargılamadaki vekilin çalışmaları, ilk nihaî kararda hüküm altına alınan vekâlet ücretinin kapsamında kabul edilir ve ek karar ile ayrı bir vekâlet ücretine karar verilmez. Vekil, yalnızca ek yargılama usûlünde bir temsilci olarak atanmışsa ve bu sıfatla tamamlama yargılamasında hareket etmekteyse, ek karar ile verilecek yargılama giderleri arasında vekâlet ücreti kalemine de yer verilmelidir.[33] Ancak bu vekâlet ücretinden kimin sorumlu olacağı ise net değildir. Yargılamada ileri sürülen bir taraf talebi hakkında karar verilmediği durumlarda tamamlayıcı ek kararda hükmedilecek vekâlet ücreti için HMK m. 330 hükmü uygulanarak taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilebilir ve aleyhine hüküm verilen taraftan bu yargılama giderinin alınmasına karar verilebilir (HMK m. 326)Hükmün tamamlanması talebinde ek yargılama yapılmasına karar verildiği durumlarda atanan vekilin mevcudiyeti nedeniyle hükmedilecek vekalet ücretinden kimin sorumlu olduğu hususu hakkında bir belirsizlik bulunmaktadır. Şayet ek kararın lehe veya aleyhe olmasına ilişkin bir durum söz konusu olmadığından HMK’da düzenlenen madde 326 ve 330 uygulanmayacak olup kanun koyucunun bu belirsizliği gidermek adına düzenleme yapması gerektiğini düşünmekteyiz.

 


[1]M. Özekes, O. Atalay ve H. Pekcanıtez (2020). Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanun Hakkında Değerlendirme. Türkiye Barolar Birliği Dergisi. Ankara: Türkiye Barolar Birliği, Sayı: 150, s. 279-280. 

 

[2]Özekes, Atalay ve Pekcanıtez, 2020, a.g.k., s. 280; Öztek, Taşpınar Ayvaz ve Kale, 2020, a.g.k., s. 136;  Kuram ve Uygulama Açısından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Yeni ve Değişik Hükümlerinin Yorumu

[3]15Üstündağ, 2000, a.g.k., s. 807-808; Belgin Güneş, 2021, a.g.k., s. 315; Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 405-406; Hendem, 2021, 

[4]0Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz ve Hanağası, 2021, a.g.k., s. 720.

[5]İ. Özbay ve M. Erdem (2013). Hakem Kararlarının Tavzihi, Düzeltilmesi ve Tamamlanması (HMK m. 437). 

[6] Akkaya, 2021, a.g.k., s. 31. 

[7] Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz ve Hanağası, 2021, a.g.k., s. 600; Kuru ve Aydın, 2021, a.g.k., s. 471; Üstündağ, 1976, a.g.k., s. 146. 

[8] Tanrıver, Cilt II, 2021, a.g.k., s. 79; Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz ve Hanağası, 2021, a.g.k., s. 620; Özekes, Pekcanıtez Usûl, 2017, a.g.k., s. 2260-2261; Öztek, 2021, a.g.k., s. 405 vd.; Özekes ve Boran Güneysu, 2021, a.g.k., s. 112. 

[9] Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz ve Hanağası, 2021, a.g.k., s. 721; Atalı, Pekcanıtez Usûl, 2017, a.g.k, 

[10] Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz ve Hanağası, 2021, a.g.k., s. 721; Tanrıver, Cilt I, 2021, a.g.k., s. 1040; 

[11]185Tanrıver, Cilt I, 2021, a.g.k., s. 1041; Boran Güneysu, 2014, a.g.k., s. 279; Kuru, Cilt V, 2001, a.g.k., s. 

[12] Elzer, 2020, a.g.k., ZPO § 321 Rn. 2a. 

[13]Elzer, 2020, a.g.k., ZPO § 321 Rn. 2a. 

[14]Belgin Güneş, 2021, a.g.k., s. 319

[15]Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu, s. 17. 

[16]Belgin Güneş, 2021, a.g.k., s. 319-320. 

[17]Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 410. 

[18] Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz ve Hanağası, 2021, a.g.k., s. 724; Belgin Güneş, 2021, a.g.k., Tanrıver, Cilt I, 2021, 

[19] Akkaya, 2021, a.g.k., s. 43; Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 411; Belgin Güneş, 2021, a.g.k., s. 321. 

[20] Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 412. 

[21] Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 412; Hendem, 2021, a.g.k., s. 639. 

[22] Hendem, 2021, a.g.k., s. 639. 

[23] Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 411; Hendem, 2021, a.g.k., s. 637-638. 

[24] D. B. Güneş (2016). Tebliğ Yokluğu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 74 (1) , s. 226. https://dergipark.org.tr/tr/pub/iuhfm/issue/28570/304821 

[25] Elzer, 2020, a.g.k.,s. 29

[26]Akkaya, 2021, a.g.k., s. 45 

[27]Pekcanıtez, Atalay ve Özekes, 2021, a.g.k., s 

[28]Akkaya, 2021, a.g.k., s. 49. 

[29]Tutumlu, 2020, a.g.k., s. 413. 

[30]Elzer, 2020, a.g.k., ZPO § 321 Rn. 2a. 

[31]Akkaya, 2021, a.g.k., s. 52. 

[32]Akkaya, 2021, a.g.k., s. 52. 

[33]Pekcanıtez, Atalay ve Özekes, 2021, a.g.k.,

 
 
 

Commentaires


bottom of page